İnce Bir Fotoğraf Dilinin Şairi Andre Kertesz
Makale

İnce Bir Fotoğraf Dilinin Şairi Andre Kertesz

André Kertész (1894 – 1985), 20. yüzyılın en iyi fotoğrafçılarından biri olarak kabul edilir. 70 yılı aşkın bir fotoğraf kariyerine sahip olan Kertész, fotoğraf gazeteciliği ve fotoğraf sanatında etkili olmuştur. 

Ne yazık ki hayatının büyük bölümünde hak ettiği şöhreti asla elde edemeyen fotoğrafçı, 68 yaşında emekli olduktan sonra uluslararası alanda popüler oldu.

Hazırlayan: Nihan ÖZGEN

1900’lü yılların en etkili fotoğrafçılarından biri olan André Kertész, Macar Ticaret Akademisi'nden mezun olduktan sonra, Budapeşte Menkul Kıymetler Borsası'nda memur olarak çalışmaya başladı. İlk kamerasını satın almak için ihtiyaç duyduğu finansal kaynaklar dışında, borsada kariyer planı yoktu. 1914'te Avusturya-Macaristan ordusuna alındığında, henüz 20 yaşında olmasına rağmen fotoğrafçılıktaki olgunluğunu göstermeye başlamıştı bile… Savaş sırasında çektiği fotoğraflar, onun ciddi bir sanatçı olacağının sinyallerini veriyordu. Diğer savaş fotoğraflarından farklı olarak Kertész’in kareleri, adeta askerlerin günlüğü niteliğindeydi. Kertész'in dehasının bir kısmı, ‘önemsiz’ görünen görüntülere dikkat çekme yeteneğiydi.

Macar dergilerine az da olsa fotoğraf satıyordu ama geçimini sağlamak için bu para yeterli değildi. Çaresiz borsaya döndü ve 1925 yılına kadar orada çalışmaya devam etti. Bu dönemde eşi Elizabeth ile tanıştı. Gündüzleri borsada çalışan Kertész, kalan zamanlarında fotoğrafçılıkla uğraştı.

Kariyer hayatı boyunca fotoğrafın perde arkasında çalışan bir asker olarak tasvir edilen Kertész, yaşamını sonsuz kabul ve şöhret arayışı içinde geçirdi ve aslında fotoğrafçılık alanında sayısız ödül almasına rağmen, hem tarzının hem de çalışmalarının, eleştirmenler ve sanat izleyicileri tarafından aynı şekilde kabul edildiğini asla hissetmedi.

Hep daha iyi maddi fırsatlar kovalıyordu. 1925'te annesini, iki erkek kardeşini ve nişanlısı Elizabeth'i geride bırakarak daha çok para kazanmak için Paris'te yaşamaya başladı. Düzinelerce farklı Avrupa dergisi için çalışan Kertesz, Paris'i dâvetkar ve sanatsal açıdan ilham verici bir yer olarak gördü. Kısa bir süre içinde Piet Mondrian, Marc Chagall, Alexander Calder, Constantin Brancusi, Sergei Eisenstein ve Tristan Tzara gibi Paris'te yaşayan büyük sanatçılarla tanıştı. Çalışmalarının bir kısmını birkaç Avrupa ülkesinden dergilerde yayınlamayı başardı. 1927 yılında ise Paris'te kişisel sergi açan ilk fotoğrafçıydı.

1933'te annesinin ölümünden kısa bir süre sonra Elizabeth ile evlendi. 1936'da Keyston Ajansı ile anlaşarak eşi ile New York'a yerleşti. Fotoğraftaki yeteneğine Amerika’da neredeyse yirmi yıl boyunca ilgi gösteren olmadı. Ta ki 1964 yılında New York Modern Sanatlar Müzesi Küratörü John Szarkowski, Kertész’in büyük yankı uyandıracak sergisini düzenleyene kadar... Sonraki yıllarda (1970-1980) ise fotoğrafları dünyanın çeşitli yerlerinde sergilenecek ve birçok ödül alacaktı!

O sadece sokak fotoğrafçılığının öncülüğünü yapmakla kalmadı, aynı zamanda Henri Cartier-Bresson da dâhil olmak üzere bir fotoğrafçı neslin üzerinde güçlü bir etki yarattı. Kertész hakkında soru sorulduğunda Bresson, “Hepimiz Kertész'e bir şeyler borçluyuz. Biz ne yaptıysak, önce Kertész yaptı.” diyerek saygısını gösterdi. Bir başka ünlü fotoğrafçı Brassai ise Kertész'i bir fotoğrafçı olarak bu kadar harika yapan şeyi çok güzel yakalamış:

“Harika bir fotoğrafçı olmak için gerekli iki özellik André Kertész'de mevcut: Dünyaya, insanlara ve hayata karşı doyumsuz bir merak ve keskin bir biçim duygusu.”

50’li yılların ortalarından itibaren renkli fotoğrafın peşine düşen fotoğrafçı, renkli fotoğrafa da sade bir biçimde yaklaştı ve her türlü renk oyununu reddetti. Art arda kitaplar yayımlandı. 1977’de karısının ölümünün ardından evinden hiç çıkmamaya başladı. Fotoğraflarını evinin penceresinden çekti. Ölmeden önce eserlerini korumak isteyen Kertész, tüm negatiflerini ve kişisel belgelerini Fransa Kültür Bakanlığı’na bağışladı. 28 Eylül 1985’te New York’taki evinde hayata gözlerini yumdu!

Henüz kendi potansiyelinden emin olamadığı bir ortamdan tam olarak yararlanan ustaya çağdaş fotoğrafçılık çok şey borçlu!

Kertész’in Fotoğrafçılığı

Kendi kendisini yetiştiren ve hissettiğini yapan fotoğraf ustası; Sürrealizm, Konstrüktivizm ya da Hümanizm gibi farklı akımlara zaman zaman göz kırpmış olsa da onun fotoğrafı bu akımlardan hep birkaç adım önde oldu. Onun fotoğrafları sadece estetik, sosyal ya da ahlaki olarak sınıflandırılamaz ve değerlendirilemez. Çünkü Kertész kendi bakış açısına son derece bağlı bir fotoğrafçıydı.

O tam anlamıyla bir sokak fotoğrafçısıdır. Sanatçıları doğal haliyle çeker ve sokaklarda anlık fotoğraflar yakalamaya çalışır. Stüdyo fotoğrafı çekmez. 

Kertész’in fotoğrafları, gördüğü ve hissettiğidir. İzleyici, her çektiği fotoğrafta algısını ve heyecanını hisseder. Hayatının çoğunu Amerika'da geçirmesine rağmen, onu büyük yapan Avrupalı ​​modernist duyarlılığıdır ve bugün de bu şekilde hatırlanıyor.

André Kertész modern fotoğraf sanatının öncüsü olarak kabul edilir. Adı 2002 yılında keşfedilen bir gezegene ve 2008 yılında Merkür’deki bir kratere verilmiştir.

Kertész'den 11 Öğüt

  1. Kameranızı her zaman yanınızda taşıyın.
  2. Hayallerinizi takip edin.
  3. Yukarıdan bakın ve görün!
  4. Geometri ve şekillere odaklanın.
  5. Farklı teknikler ve farklı ekipmanlar deneyin.
  6. Başkalarına öğretin.
  7. Sadece görmek yeterli değil, hissedin!
  8. Doğru zamanı beklerken sabırlı olun.
  9. Amatör kalın.
  10. Tatmin olun.
  11. Ama yine de fotoğrafa aç olun ve hep öğrenin!

FOTOĞRAFIN HİKÂYESİ

1938'de Amerikan Bale Tiyatrosu’nda çalışırken, tiyatro birliği tarafından atıldı. Çünkü her zaman olduğu gibi, kendine ait bir fikri gerçekleştirmişti: “Bir şeyi kendi yöntemimle sorunsuz bir şekilde yapmak istedim. Dansçıları yanıma aldım ve bir çocuk parkında dans ederken fotoğrafladım…” diyen fotoğraf ustasının, Frizot ve Wanaverbecq’in Kertész kitabında bu kareyle ilgili şöyle bir ifadesi geçmektedir: “Fotoğraftaki çocukların hayranlığına bakın. Bu, bir fotoğrafta yakalanan harika bir an! Büyüleyici olan dansçı ve çocuklar. Oyun alanının seçimi, çocukların seyirci olarak mevcudiyeti ve sıçramanın ortasında asılı duran beyaz tütülü dansçılar… Bu kesinlikle bir “fotoğraf” ama onu bir “Kertész fotoğrafı” yapan karşı konulmaz şey; ve arkadaki boyalı duvardı. Arka planda bir kumsala vuran dalgayı izleyen çocukların yıpranmış freskleri geçmişteydi ve ön plandaki çocukların büyülenmişliğine yankı yapıyordu!”.

Etiketler: kültür, sanat, fotoğraf

Yazdır e-Posta