Az Bilinenin İzinde... Ömer Serkan Bakır
Makale

Az Bilinenin İzinde... Ömer Serkan Bakır

Ömer Serkan Bakır, fotoğrafla ilgili hemen her alanda ismine rastlayabileceğiniz biri. Çünkü o bu sektörün içinde yetişmiş, 25 yılı aşkın bir süre fotoğrafa her alanda emek vermiş bir fotoğrafçı, akademisyen ve yayıncı. 

Ömer Serkan Bakır’a fotoğrafçılık serüvenini, Fotoğraf Dergisi’ne başlama hikâyesini ve daha birçok merak ettiğim konuyu sordum.

Röportaj: Nihan ÖZGEN

Fotoğraflar: Ömer Serkan BAKIR

Kayseri

Seni kısaca tanıyabilir miyiz? Fotoğraf serüvenin ne zaman başladı?

Fotoğraf serüveni ilkokul yıllarımda babamın körüklü, Agfa marka bir fotoğraf makinesi ile oynayarak başladı. Sadece oyun olarak, içerisinde film olmadan bu eski makine ile fotoğraflar çekerdim. Ortaokul yıllarında, bu sefer film takıp fotoğraf çekmeye başladığım Praktica IV SLR fotoğraf makinesi ile tanıştım. Makineyi abimle birlikte kullanırdık. Lise döneminde artık kendime ait bir fotoğraf makinesi almak için harçlıklarımı biriktirmeye başlamıştım. O dönem hemen herkesin yakından tanıdığı Zenit marka bir fotoğraf makinesi almıştım. Filtreler, tripodlar, farklı objektifler derken fotoğrafla ilgili bir sürü ekipman daha almış oldum. Her amatör gibi manzara fotoğraflarından sokak hayvanlarına kadar hemen her şeyin fotoğrafını çekmek hoşuma gidiyordu. O yıllardan kalan fotoğraflarım halen duruyor.

Fotoğraf çektikçe teknik konularda tabi pek çok sorun da yaşıyordum. Teknik konularda özellikle fotoğraf dükkânlarındaki büyüklerden yardım almaya çalışırdım. Henüz ışık, kompozisyon gibi konulardan haberim yoktu, sadece ekipmanları düzgün kullanmak yetiyordu bana… Film kullandığımız için 36 pozluk bir filmden yanmadan kaç kare çıkacak diye de merak ederdim.

Fotoğraf Dergisi ile tanışman ve çalışmaya başlaman nasıl oldu?

Lise bitip üniversite sınavı zamanı geldiğinde mühendislik ve teknik okullardan oluşan bir sıralama yaptım. Ama pek çalışkan bir öğrenci olmadığım için de yüksek puanlı bir yere giremedim tabi… İstanbul Üniversitesi Kontrol Sistemleri Teknolojisi adında iki yıllık bir bölüm kazandım. Bu bölümde okurken de fotoğraf makinesi elimden düşmedi, tahmin edersin. İkinci sınıfta okurken, 1995 yılında düzenlenen bir fotoğraf fuarında Fotoğraf Dergisi’nin standında küçük bir ilan gördüm. Yazı işleri servisinde çalışacak bir eleman aranıyordu. Hemen başvurdum. Fotoğraf Dergisi’nin kurucusu Şerif Antepli fuardan sonra gelip yarı zamanlı işe başlayabileceğimi söyledi. Benim kafamda daha basit bir iş tanımı vardı açıkçası. Ama kendimi gazetecilik yapıp, sürekli fotoğraf çekerken buldum. Tabi esas fotoğraf serüvenim bundan sonra başladı. O yıllarda Fotoğraf Dergisi’ne birkaç haber yazıyor ve diğer büyük zamanımı aylık olarak çıkan, sektörel bir yayın olan Bilgisayar Gazetesi’ni hazırlamakla geçiriyordum. Bir teknoloji yayınında çalışmanın ve teknik bir okul okumanın getirdiği avantajları yıllar sonra dijital fotoğrafçılık konusunda gördüm. İstanbul Üniversitesi’ni bitirdikten sonra Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü’ne girdim. Yine çok çalışkan bir öğrenci olamadığım için 4 yıllık okulu 6 yılda bitirdim. Hatta bununla ilgili sunumlarımda da kendime çok takılırım. Fotoğraf çekmeyi biraz geç öğrendim, okulu 6 yılda bitirebildim diye… Tabi şaka bir yana, esasında neredeyse tüm üniversite hayatımda hep çalışarak okudum. Sınıf arkadaşlarım derslerden sonra kantinde takılırken, ben koşa koşa ya bir toplantıya ya da röportaja giderdim. Yani lise yıllarından sonra hiç boş vaktim olmadı diyebilirim.

Hindistan Kumbh Mela

Fotoğrafçılık alanına hizmette sınır tanımıyorsun. Hem fotoğrafçı hem akademisyen hem de yayıncı olmayı nasıl başardın?

Şimdi geçmişe dönüp şöyle bir baktığımda hayatımda tesadüflerin yerinin fazla olduğunu görebiliyorum. Bu konuda bir şansım da karşıma yol gösterecek doğru kişilerin çıkmış olması… 19 yaşında işe başladığım Ant Yayıncılık’ta farklı dergilerde yazı işleri servisi, haber servisi, haber sorumlusu, editör ve yayın yönetmeni olarak hizmet verdim. Benim için belki de kırılma noktası 1999 yılında Yayın Yönetmeni olarak sıfırdan hayata geçirdiğim Photo Digital adlı dijital fotoğrafçılık dergisi oldu. O yıllarda dijital fotoğrafçılık açısından henüz emekleme dönemi yeni başlıyordu. 2013 yılına kadar hem Fotoğraf Dergisi’ni hem de Photo Digital’i yayınladık. Daha sonra artık iki derginin çok da anlamlı olmadığına ve tek başına dijital fotoğraf diye bir başlık kalmadığına karar verip bu iki yayını birleştirmiştik.

Fotoğrafçılık eğitimlerine de 2000 yılından sonra başladım. O yıllarda çeşitli fotoğraf kurs ve atölyelerinde fotoğraf dersleri veriyordum. Sonraki yıllarda biraz da vakitsizlikten kurslarda fotoğraf dersleri veremedim. Dışarıdan öğretim görevlisi olarak Doğuş Üniversitesi ve Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nde fotoğraf dersleri verdim. Son dört yıldır da Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde Grafik Tasarım bölümünde fotoğraf dersleri veriyorum.

Bugüne kadar Türkiye’nin değişik şehirlerindeki fotoğraf derneklerinde de yüzlerce sunum, söyleşi ve atölye yaptım. Buralarda fotoğraf severlere faydalı olabilecek, daha az kişinin anlattığı konuları seçmeye çalıştım.

Hindistan Agra

Uzun zaman olmuş! Peki, bize biraz eski yıllardan bahseder misin? Şu an aramızda olan /olmayan fotoğraf hocalarımız o yıllarda dergi hazırlarken neler yapıyordu?

Fotoğraf Dergisi sadece benim için değil, pek çok fotoğrafçı, eğitmen, yazar ve akademisyen için de bir okul oldu. Türkiye yayın tarihine baktığınızda 26 yıl kısa bir zaman sayılmaz. Derginin ilk yıllarında zaten şu anki gibi bir fotoğraf piyasasından bahsetmemiz mümkün değil. Henüz dijital fotoğrafçılığın adının bile telaffuz edilmediği bir dönem…

Sektörün büyük kısmı fotoğraf filmi, kâğıt, paraflaş, fon, kimyasal, minilab, film saklama ve arşivleme çözümleri gibi ürünler üzerine odaklanmıştı. Kodak, Fujifilm, Agfa, Konica, Ilford gibi markaların kıyasıya rekabet ettiği ilginç günlerdi. Dergide yer alan çok değerli hocalarımızla ve fotoğrafçılarla çalışmak biraz önce de söylediğim gibi müthiş bir şeydi. Özellikle sevgili hocam Nadir Ede ile uzun yıllar birlikte çalıştık. Kendisinden çok değerli bilgiler edindim. Halen sık sık görüşüp fikirlerini almaya çalışıyorum. Sanırım günümüzde yapılan bir hata, fotoğrafın sadece fotoğraflara bakarak ve okuyarak öğrenileceğinin düşünülmesi… 2017 yılında aramızdan ayrılan Prof. Sabit Kalfagil’in de üzerimde çok emeği olmuştur. Kendisiyle dergimizin yazarı, okulda hocam, komşum ve seyahat arkadaşı olarak çokça zaman geçirdim. Türk fotoğraf tarihine imza atmış olan Prof. Güler Ertan, Prof. Barbaros Gürsel, İbrahim Zaman, Gültekin Çizgen, Prof. Mehmet Bayhan, Faruk Akbaş, Prof. Oktay Çolak, Prof. Emre İkizler ve daha pek çok değerli ustanın destekleri bizim için yol gösterici olmuştur.

Hindistan Varanasi

Senin için “Kuzey Pakistan’ın köylerinden fotoğrafı var, ama Kız Kulesi’nden fotoğrafı yok” diyorlar… Ne diyorsun? (Gülerek)

Yanlış diyemem… Bu cümlenin benzerini sunumlarımda kendimi eleştirmek için ben de söylüyorum. İstanbul gibi muazzam fotografik bir şehirde yaşamama rağmen, bu şehir özelinde iyi fotoğraflarımın çok az olduğunu düşünüyorum. Şu zamana kadar İstanbul’u fotoğraflamak için yeterince vakit ayıramadım. Bir diğer konu da yaşadığınız ve neredeyse her gün gördüğünüz bir yerin fotoğraflanmasındaki zorluk. Nasıl olsa burada yaşıyorum diye, Kız Kulesi fotoğrafınızın olmasına çok da önem vermiyorsunuz. Bir diğer sorunum da çok fotoğraflanmış, çok görülmüş yerlerle ilgili…

Daha çok seyahat fotoğrafları tercih eden biri olarak hangi ülkelerde bulundun?

Herkesin belli bir fotoğraf tarzı olması gerektiğini düşünüyorum. Fotoğrafçılığın her alanı çok kıymetli ve önemli… İster düğün çekin, ister stüdyoda bir ürün… Fotoğrafçılığa biraz da foto muhabiri gibi yaklaştığım için gittiğim yerlerdeki yaşamdan anları da kadrajıma almaya gayret gösteriyorum. Yakınımda çok güzel bir manzara olsa da önce insan üzerine odaklanmayı tercih ediyorum.

Seyahat edip fotoğraf çekmek istediğim ülkeler daha çok dünyanın doğusunda… Tabi batı ülkelerinde de fotoğraf çekiyorum ancak benim ilk tercihim daha az görülmüş, daha az fotoğraflanmış yerler oluyor. Pakistan, Kamboçya, Vietnam, Tayland, Hindistan, Nepal, Sri Lanka, Yemen, Mısır, Fas, Çin gibi 40 civarı ülkede fotoğraf çekme imkânı buldum. Pandemi öncesinde sevgili Coşkun Aral ile birlikte gittiğimiz Kuzey Kore ise çok uzun zamandır fotoğraflamak istediğim bir yerdi. Tam bir kapalı kutu olan Kuzey Kore’de tabi ki her yeri fotoğraflamak, sınırlandırılmadan kafamıza göre gezmek mümkün olmadı. Ancak bir gazeteci olarak bu ülkeye kabul edilip, izin alıp fotoğraf çekebilmek bile benim açımdan oldukça önemliydi. Pandemi başlamadan hemen önce fotoğrafladığım Çernobil bölgesi de yine uzun zamandır gitmeyi istediğim bir başka ilginç noktaydı. Özetle, fotoğraf çekmek için seyahat etmeyi seviyorum.

Kambocya Angkor Thom

En iyi fotoğraf ışığı sence nerede?

Bunu ülke olarak soruyorsan, gittiğim yerler arasından sanırım Fas diyebilirim. Uzak Doğu ülkelerinin kendine özgü ışık tonlarını da çok seviyorum. Tabi Hindistan’ı da özel bir yere koymak gerekiyor bu aşamada…

Uzak Doğu demişken, ilginç bir koleksiyonun da var bildiğim kadarıyla... Ondan da bahseder misin?

Evet, 2002 yılında Kamboçya’ya yaptığım bir geziden sonra başlayan chopsticks (yemek çubukları) koleksiyonum var. İlk başlarda sadece gittiğim Uzak Doğu ülkelerinden aldıklarımla devam ediyordu. Sonra yakın arkadaşlarım kendi yaptıkları seyahatlerden de getirince artmaya başladı. Şu anda ciddi bir sayıya ve çeşide ulaştı. Bu koleksiyon pek çok dergide, kitapta yer aldı. Sırf bu konuda haber ve röportajlar da oldu. Gittiğim bazı ülkelerdeki standart satıcılarda olan tüm chopstick’ler bende olduğu için ilginç parçalar bulmakta da zorluk çekiyorum açıkçası. Bir gün bu koleksiyonum ve fotoğraflarım eşliğinde güzel bir sergi planlıyorum.

Kambocya Siem Reap Omer

Peki gezerken nasıl bir ekipman tercih ediyorsun?

Fotoğrafçılığa başladığımdan beri genellikle SLR makinelerle seyahat ediyorum. Ancak son 3-4 yıldır bazı gezilerde aynasız makineleri de tercih ediyorum. Hatta bazı projeler için sadece cep telefonlarıyla da fotoğraf çektiğim oluyor. Uzun bir seyahate gidiyorsam yanıma mutlaka iki tane aynı makineden alıyorum. Birinde 24-70mm f/2.8, diğerinde 70-200mm f/2.8 takılı duruyor. Genellikle seyahatte tercih ettiğim iki lens bunlar... Özel durumlarda daha uzun teleler veya geniş açı objektifler de taşıdığım oluyor. Ancak yanınıza aldığınız her bir ekipmanı çok iyi düşünmek gerekiyor. Bazen uzun yürüyüşler ya da farklı iklim koşulları sizi gereğinden fazla yorabiliyor. Hatta yanınızda götürdüğünüz fazla ekipmanlar sınır kapılarında çeşitli sorunlara da yol açabiliyor.

Vietnam

Cep telefonlarıyla da fotoğraf çektiğini söyledin. Mobil fotoğrafçılık konusunda ne düşünüyorsun? Sence mobil teknolojinin bu kadar ilerlemiş olması fotoğrafçılığı nasıl etkileyecek?

Artık herkesin cebinde kameralı bir akıllı cep telefonu var. 20-25 yıl öncesinde hatıra, tatil ya da hobi amaçlı çektiğimiz fotoğraflar, şimdi kendini ifade etme şekline dönüştü. Her gün milyarlarca fotoğraf çekiliyor ve farklı ortamlarda paylaşılıyor. Sadece fotoğraf olarak da düşünmemek gerekiyor. Video da çok önemli… Tüm bunları tek bir cihazla yapabilmek ve akıllı telefonların kameralarının son yıllardaki müthiş gelişimi, mobil fotoğraf dediğimiz alanda genç bir kitlenin oluşmasını sağladı. Bildiğiniz gibi akıllı telefon üreticileri de boş durmuyor. Fotoğrafçılık alanında güçlü PR ve reklam çalışmaları ile tüketicilerin dikkatini çekmeye devam ediyorlar. Tabi mobil fotoğrafçılıkla birlikte fotoğraf makinesi satışlarında yıllardır devam eden bir düşüş var. Bu noktada fotoğraf makinesi üreticilerine de fazlaca iş düşüyor gibi…

Kırgızistan

Bu arada analogdan dijitale geçişi yakalamış biri olarak bize o dönemde yaşanan adaptasyon zorluklarını anlatır mısın?

Bunu şöyle anlatıyorum. Analogdan dijitale, dijitalden mobile, mobilden de yapay zekaya hızlı bir geçiş yaşıyoruz. Tüm bu aşamaların içinde olan biri olarak öncelikle değişime karşı çıkmanın anlamsız olduğunu görüyorum. Mobil fotoğrafçılığa, cep telefonu ile fotoğraf çekilmesine karşıyım diyen insanlar tanıyorum. Bu bana komik geliyor. 2000’li yılların hemen başında analog-dijital tartışmalarını hatırlıyorum. Uzunca bir süre dijital fotoğraf makinelerine ve bu teknolojilere karşı çıkan bir grup vardı. Yıllarca süren anlamsız tartışmaların içinde ben de yer aldım. Elimden geldiğince o yıllarda dijital fotoğraf teknolojilerinin bizlere getireceği avantajları aktarmaya çalıştım. Benzer bir zorluğu bugünlerde mobil fotoğrafçılık konusunda da yaşıyorum.

Kuzey Kore

Bu dönemi yaşayan bir yayın olarak nasıl bir yol izlemiştiniz?

Az öncede kısaca anlatmaya çalıştığım gibi 1999 yılında dijital fotoğrafçılık gelişmelerini aktarmak için ayrı bir dergi yayına hazırladık. Çünkü o yıllarda dijital fotoğrafçılıkla ilgili gelişmeler pek sevilmiyordu. Gerek fotoğrafçılar, gerekse de makine ve ekipman üreticileri para kazandıkları alanın değişmesini geciktirmeye çalışıyorlardı. O yüzden biz de tüm bu gelişmelere Fotoğraf Dergisi’nde değil de ayrı bir yayın olan Photo Digital’de yer vermeye çalıştık. Ancak öyle bir noktaya geldik ki 2013 yılından sonra ayrı iki yayın olmasının anlamsızlığından dolayı dergileri birleştirmiştik.

Kırgızistan

Sence bir fotoğrafın olmazsa olmazları nelerdir?

Fotoğrafçılığın çok farklı alanları var. İş ya da hobi boyutunda onlarca daldan bahsedebiliyoruz. Bu alanların hepsi için belli bir uzmanlaşma gerekiyor. Yani yemek fotoğrafı çeken biriyle, portre fotoğrafı çeken ya da seyahat fotoğrafı çekmeye çalışan birinin ilgi alanları ve deneyim kazanacakları konular birbirinden farklı olacaktır. Fotoğrafların nerede ve hangi amaçla kullanılacağına göre tercihler de değişecektir. Ancak hepimiz biliyoruz ki iyi fotoğraf için iyi ışık bilgisi sanırım her şeyin önünde gelecektir.

Pakistan

Şimdiye kadar birçok fotoğraf yarışması jürisinde bulunduğun için sormadan geçemeyeceğim: Yarışmalara katılan fotoğraflarda nelere dikkat ediyorsun(uz)?

Fotoğraf yarışmaları son yıllarda çok popüler oldu tabi… Bazı yarışmalara 5-6 bin fotoğraf geliyor ve bu fotoğraflara genellikle bir günde bakılmaya çalışılıyor. Bu cidden zor bir iş! Hem jüri hem de o yarışmaya katılan fotoğrafçılar açısından sıkıntılı bir durum. Özellikle fotoğraflara bakılmaya başlanan ilk turda elenmemek için dikkat çekici bir kadraj iyi olabilir. Jürinin ilk turlarda fotoğraflara çok hızlı baktığını düşünmek gerekiyor. Konuya uygunluk ve fotoğrafın teknik doğruluğu da çok önemli…

Vietnam Hanoi

Bir fotoğraf eğitmeni olarak Türkiye’de fotoğrafçılık konusunda ne düşünüyorsun? Biz dünya fotoğrafçılığında nasıl bir konumdayız? Sence bu alanda eksiklerimizi nasıl gideririz?

Bu zor bir soru… Öncelikle Türkiye’de fotoğrafçılık açısından geri kaldığımızı düşünmüyorum. Teknik, estetik ve diğer tüm konularda çok başarılı işler çıkaran arkadaşlarımız var. Hem amatör hem de profesyonel alanda yüzlerce iyi fotoğrafçı çıkarabiliriz. Ancak bu konuda bazı eksiklikler de yok değil… Öncelikle fotoğrafın sadece son teknolojiye sahip pahalı ekipmanlarla yapılmadığını anlamak gerekiyor. Maalesef çoğu insan en iyi ya da en pahalı ekipmanlara sahip olduğu zaman çektiği fotoğrafların da aynı ölçüde iyi olacağını düşünüyor. Bu iş için fotoğrafın dışında da biraz çaba sarf etmemiz lazım. Farklı sanat dallarından beslenmemiz gerekiyor. Kendi tarzımız olmayan ya da sevmediğimiz işleri bile ön yargısız takip etmek ve değişimi iyi analiz etmek de çok önemli…

Ukrayna Cernobil

Haziran’da beş gün birlikte Siirt Foto Safari etkinliğindeydik. Yurtiçinde yapılan bu tür organizasyonların faydalarından kısaca bahseder misin? Organizasyonda eksikler var mıydı?

Bu tür etkinlikleri çok önemsiyorum. Hem organizasyonun yapıldığı şehir açısından hem de oraya gelen fotoğrafçılar için pek çok fayda sağlıyor. Siirt’te ilk kez böyle bir organizasyon düzenlendi. İlk bakışta turizm açısından bugüne kadar adını ön plana çıkaramayan şehirler için foto safarilerin doğru bir yöntem olduğunu söyleyebilirim. Ben de ata memleketim olan Siirt’e ilk kez gittim ve çok güzel fotoğraflar ve dostluklarla geri döndüm. Foto safari sırasında orada bulunan 40’tan fazla fotoğraf severin titizlikle kayda aldıkları fotoğraflar arasından ödül kazananların seçildiği jüri toplantısında da bu güzel işleri gördüğümüz için çok mutlu olduk açıkçası.

Eksikliklere gelince… Siirt’te ilk kez bu tarz bir organizasyon yapıldığı için ufak sorunlar yaşanmış olabilir, bunlar mühim değil. Önemli olan bu çabanın ve şehirlerimizin tanıtımı için yapılan işlerin desteklenmesi ve daha iyi nasıl olabileceği konusunda tarafsız bir gözle yorumlanması. Bu açıdan ben emeği geçen tüm ilgililere tekrar teşekkür etmek istiyo

 

 

Etiketler: fotoğraf

Yazdır e-Posta