Yeni Bir Dünya
Makale

Yeni Bir Dünya

Fotoğrafla yeni bir dünya kurmak mümkün mü? Elbette mümkün. İnsanlar, içinde var oldukları dünyanın dışında, başka dünyaların varlığına dair kanılar beslerler. Bir yanıyla umut barındıran bu görüş biraz hayal gibi gözükse de insanları ileriye yönlendirir. Hedef ile amaç arasında, “çalışma” üzerinden kurulacak bir köprü ile insan, kendini yeni dünyaların eşiğinde bulur.

Yazı: Merih Akoğul

Fotoğraf, evrene ait değerleri özgün bir yöntemle saptayarak sihirli bir dünya yaratır. Fotoğraf çekmek, akan zaman içindeki bir kesiti, anlar üzerinden mükemmel bir biçimde durdurur. Ama her çekilen görüntü fotoğraf olmadığı için, fotoğraf çekme eylemini gerçekleştiren kişiye büyük sorumluluk düşmektedir. İzleyiciyle görüntüler üzerinden fotoğraf aracılığıyla kurulacak bir dünyanın fotoğraf üzerinden etkileri nasıl olacaktır? Bunun için öncelikle fotoğrafçının belirli niteliklere sahip olması gerekir.

Öğretmek için paylaşmak, paylaşmak için de bilgiyi anlaşılır bir düzleme taşımak şarttır. Bilgiyi herhangi bir sanatsal araç ya da yöntem üzerinden paylaşacak kişinin, o kültürü elde etmek için uzun bir mesai yapması gerekir. İşte zihindeki bir tasarım ya da düşünce, bu şartlar yerine getirildikten sonra gerçek anlamda görünür olur. Bilmek, öğretmek için yeterli değildir. İleti görülür/işitilir olmadan önce zihnin süzgecinden belirli bir süre geçirilmeli, tortularından arındırılarak dinlendirilmelidir.

Sanatlar, özünde birbirleriyle kardeştir. Belki fotoğrafı diğer sanatlarla karşılaştırarak durumu daha iyi özetleyebiliriz. Şiir bir ilham işidir. Kökünde sıkı bir okuma ve dünya şiir literatürünü bilmek yatar. Edebiyatın ana malzemesi dildir. Üstelik şiir, herkesin kullandığı bir dili, hiçbir yeni sözcük uydurmadan farklı hisler uyandıracak şekilde terbiye etme sanatıdır. Az ve özdür. Bu yönüyle fotoğrafa çok benzer. Eğer başarılı dizeler kurguladıysanız, okuyucuların imge dünyasında yeriniz hazır demektir.

İyi bir şairin çoğunlukla iyi bir öğretmen olamayacağı gibi, iyi bir öğretmenin yazdığı şiirler de hayal kırıklığı yaratabilir. Bazen de çok iyi bir müzisyene bakarak o enstrümanın nasıl çalınması gerektiği üzerine bilgi edinilebiliriz. Bize başka bir şey anlatması gerekmeyebilir. Bu yüzden, fotoğrafı bir disiplin olarak seçen ve çektiği fotoğrafı sürekli olarak farklı mecralarda paylaşan kişinin, çağdaşlarına ve kendinden sonra gelen kişilere örnek olacağı unutulmamalıdır. Yani bazen fotoğrafçının çektiği fotoğraflara bakarak, bazen de fotoğraf üzerine söylediklerini dinleyerek, almamız gereken dersleri alırız.

Fotoğrafçı da tıpkı şiirin bir dile ait sözcükleri kullanması gibi herkes tarafından görülür olan malzemeyi kullanır. Şiirle arasındaki en önemli fark ise fotoğrafta görüntüyü elde edebilmek için yanına gitmemizin gerekliliğidir. Fotoğraf ilhamını önümüzden geçen anlardan alır. Her görüntünün yeryüzüne tutunduğu parçaları vardır. Fotoğrafçı bir daha tekrarı olmayan anlar üzerinden bu görüntüleri bir fotoğraf makinesi aracılığıyla kalıcı hale getirir. Şair gibi “yaz-boz”u olmaz. Onun yerine, birden fazla fotoğraf çekip içinden birini seçer. Ressamın da eskizleri vardır ve resimlerini bunlardan yararlanarak yapar.

Buradan da anlaşılacağı gibi fotoğraf, bir çekme değil, bir seçme sanatıdır. Bu nedenle de sağlam bir bilgi ve tecrübeye gereksinim vardır. En iyi öğretmen doğadır. Onu ve bünyesinde barındırdığı ayrıntıları gözlemleyerek evrene ait sırları görürüz. Bir fotoğrafçının her şeyden önce bu akışı ve içindeki ilahi ahengi görebilecek dikkate ve kondisyona sahip olması gerekir. Belirli hızda giden aracı yakalamak için önce onunla aynı hıza gelmenin gerekliliği gibi, fotoğrafçı da doğanın ve günlük yaşamın bizden bağımsız hareket eden koreografisini görmek zorundadır.

Fotoğrafın zamandan kopardığı ânın kendine has estetiği, o fotoğrafı ileriye taşıyacaktır. Bir fotoğrafın yalnızca teknik özelliklerinin ele alınarak değerlendirilmesi doğru değildir. Fotoğrafın var oluşuna ait en önemli özellik, ileri zamanlara kalması ve geçmişin mirasını üzerinde taşıyabilmesidir. Oysa günümüzde dijital malzemenin tüketimine bağlı olarak gerçekleşen üretim-tüketim hızı ve çeşitli mecralarda denk geldiğimiz görüntü karmaşası arasında bu neredeyse olanaksızdır. Ama fotoğrafçı yine de mücadelesinden vazgeçmemelidir.

Değişim, fotoğrafın temel kıymetidir. Nesnelere yapılan her müdahale, zamanında saptanmış olan fotoğrafların değerlenmesine neden olacaktır. Belgeden sanata, belleğin yerini ustalıkla aldığı için fotoğraf, üzerinde yaşadığımız dünyanın en kıymetli değerlerinden biri olarak her koşulda yaşamımızın içinde olacaktır. İyi ki fotoğraf var!

 

Etiketler: fotoğraf

Yazdır e-Posta