• Anasayfa
  • Makale
  • 65 Yıllık Gazeteci Kıbrıs Gazisi Savaş Muhabiri Ergin Konuksever’in Aksiyon Dolu Anıları
Makale

65 Yıllık Gazeteci Kıbrıs Gazisi Savaş Muhabiri Ergin Konuksever’in Aksiyon Dolu Anıları

Doğrudan yana olan karakteri ile çalıştığı gazetelerden bir bir kovulan Konuksever, aksiyon dolu yıllarını GezginFoto’ya anlattı. 1968 kuşağının öğrenci eylemleri, kanlı pazar, Deniz Gezmiş, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı... Kimi zaman ruhsal kimi zaman bedensel acıların ayyuka çıktığı olayları dinlerken kalbimiz için için sızladı… İyi ki var böyle adamlar!

Röportaj: Nihan ÖZGEN

Röportaj Fotoğrafları: Adem MELEKE

Anı Fotoğrafı: Fuat KOZLUKLU

Ergin Abi, çok şey gördünüz geçirdiniz. Sırasıyla sormak istiyorum. 68 kuşağı öğrenci olaylarından başlayalım. Deniz Gezmiş ile ne zaman tanışmıştınız?

Deniz’i 1967’de tanıdım. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne yeni girmişti ve öğrenci hareketi içinde hızla yükseliyordu. Avukat Bozkurt Nuhoğlu bizi tanıştırdı. Birlikte ilk fotoğrafımızı çektirdiğimizde, yıllar süren arkadaşlığın temelini atmış olduk. Yasaklı ve kaçak olduğu dönemde ODTÜ’de sadece bana konuştu. Her eylemlerini haber yaptım. Hatta saklanmasına yardımcı oldum. Bir gazeteci olarak bana hep güvendi. Ben de hiç suiistimal etmedim. Birbirimizi çok iyi anladık ve sevdik.

Deniz Gezmiş’in o bildiğimiz ve şu an en çok paylaşılan kürk yakalı parkalı fotoğrafını çekerken bir daha onu göremeyeceğinizi biliyor muydunuz?

17 Mart 1971’de Deniz’i aylar sonra görmüştüm. Birkaç cümle konuşmak istedim ama onu hızla götürdüler. Sadece deklanşöre basabilmiştim. Çektiğim fotoğraf ile aslında Deniz’e veda etmişim. Kimse onun idam edileceğini bilemezdi. Kendisi bile... Nasıl olsa yargılanacak, hapis yatacak ve tekrar aramıza dönecekti. O gün o yeşil parkasının içinde dimdik duruyordu. Şimdi bu fotoğrafa baktığımda boğazım düğüm düğüm oluyor. Keşke olmasaydı…

Sizin için çok ağır bir olay bu. O hem yakın arkadaşınız hem ölmeden önce son kez fotoğrafını çekmişsiniz…

İdam edildiği gece Ankara Haber Ajansı’nın bürosunda Deniz’in, Hüseyin’in ve Yusuf’un babalarıyla sabaha kadar bekledik. Bir mucize bekledik aslında. Ama maalesef sabah Deniz’in cenazesini aldık. Onu hiç unutmadım. Fotoğrafı ise birçok yerde sayısız kez kullanıldı. Devrimci hareketin sembolü oldu.

Savaş muhabiri Ergin Konuksever, Türk ordusuyla Kıbrıs çıkarmasını an be an izlemiş bir haberci. Tankların üstünde adım adım harekâtı görüntüleyen Konuksever, bu çetin görevde yaralanıp, gazi oldu. Kıbrıs Barış Harekâtı’nın, Türk ordusunun şanlı bir harekâtı olduğunu söylüyor. Milletin Türk askerini bağrına bastığını gururla anımsayan Konuksever, Kıbrıs’a yapılan müdahalenin dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in göstermiş olduğu cesaretle yapıldığını dile getiriyor ve Ecevit için “Kıbrıs Fatihi” tamlamasını kullanıyor.

Ergin Abi, Kıbrıs hikâyesini de sizin kelimelerinizden dinlemeyi çok isteriz.

Kıbrıs’ta bir savaş çıkacağı kesinleşir gibi olunca Mersin’e gittim ve çıkarma sabahı gemiye binerek adaya doğru yola çıktım. Gemilerde herkes adaya çıkmak için sabırsızlanıyordu. Askerlerin morali iyiydi. Çıkarma başlamadan dualar okunup topluca namaz kılınmıştı.

Adaya ayak basar basmaz Rumlar’ın saldırılarıyla karşı karşıya kaldık. Bizimkiler de onlara karşılık verdi. Birkaç şehidimiz oldu. Hemen o yamacın altına gömüldüler. Biz oraya geldiğimizde Komutan Karaoğlanoğlu da şehit düşmüştü.

20 Temmuz sabahı Kıbrıs’ta Barış Harekâtı’nın ikinci aşamasının ilk günü bir tank savaşında yer aldım. O gün Üsteğmen Ersel Kayan’ın  tankındaydım. Heyecana kapılınca konvoydan kopup Mağusa’ya girdik. Daha sonra öğrendim ki Mağusa’ya ilk biz girmişiz.

O gün tank savaşında çektiğim fotoğrafların filmlerini akşamüstü kalkacak helikopterle Adana’ya, oradan da İstanbul’a gönderecektim. Helikopterin kalkmasına az bir süre kala meslektaşım Adem Yavuz ile birlikte Hamitköy civarında bizi götürecek araç arıyorduk. Muhtarın arabasıyla hamile bir kadını doğuma götüreceğini duyunca biz de o arabaya bindik ve yola çıktık.

Sabah tankla gezerken, henüz Türk askeri tarafından alınmadığını öğrendiğim bir bölgeden geçmek üzereydik ki şoförü güvenlik konusunda uyardım. Ancak benim sözümü dinlemedi. Adem ile Cengiz’e (Kapkın) dedim ki “Direksiyona geçin, yoksa bu herifi arabadan atacağım”. Cengiz beni sakinleştirmeye çalıştı. Bizi ölüme götürüyor dememe kalmadan 300 - 500 metre sonra bir yaylım ateşi altında kaldık.

Arap-İsrail savaşı, İran-Irak savaşı ve yakın tarihte Irak-ABD savaşları gibi sıcak savaşlarda görev yapsa da Kıbrıs’ın onun için önemi çok büyük…

Vuruldunuz mu?

Aracın ön camında Türk bayrağı asılıydı. Ön cam sopayla patlatılınca hemen aracın içine yattım. Ben yatarken şoförün ağzından bir mermi girdi ve benim üstüme yığıldı.

Araba durunca fotoğraf makinemi camdan sallayarak “journalist” diye bağırdım ama arabadan iner inmez yaylım ateşine maruz kaldım ve kolumdan vuruldum. Sonra öğrendik ki Türk mevzileri beni tanımış ve o tarafa geçebileyim diye ateşle beni korumaya çalışmışlar.

Peki, nasıl tedavi oldunuz?

Saldırı sonrasında bir Rum beni bir binaya götürdü. Bana ilk müdahaleyi o yaptı. Bana “Sen kimsin?” diye sordu. Gazeteci olduğumu söyleyince, “Ben de gazeteciyim ama maalesef şimdi düşmanız.” dedi. Tabii kolumdan kan fışkırıyor. Çocuk gitti bir havlu getirdi ve yanımdakilere yarama bastırmalarını söyledi.

Kan kaybından güçsüz düşmeye başlamıştım. Zırhlı bir araba gelip beni ve Adem Yavuz’u aldı, hastaneye götürdü. Beni sedyeyle hastaneye sokmaya çalıştıkları sırada, hastaneden çıkan bir grup “Türk gelmiş, Türk gelmiş” diyerek beni yumruklamaya başladı. Sonra sırtında pelerinli bir adam geldi. Doktormuş. Beni yumruklayanların hepsini kovaladı. “Ben doktorum, Hipokrat Yemini ettim. Benim güvencem altındasın. Sana kimse bir şey yapamaz.” dedi.

Adem Yavuz’un öleceğini biliyor muydunuz?

Hayır, o ana kadar Adem’e hiçbir şey olmamıştı. Ayaktaydı. Hatta ben ameliyata giderken helallik aldım. Ölürüm kalırım diye... Çoluk çocuğu ona emanet ettim. Ameliyattan çıktıktan iki saat sonra Adem’i getirdiler sedyede. Onun da yaralandığını ama fark etmediğini düşündüm. Ama Adem orada yattığı 15 gün boyunca hiç konuşmadı. Sadece inliyordu. Biraz kendine gelir gibi olunca ne olduğunu sordum. Meğer beni sedyeyle taşırlarken hastanenin bahçesinde bir kişi karnına ateş etmiş. Düzelemedi. Rum Doktor, Adem’i de 5-6 defa ameliyat etti ancak maalesef onu kurtaramadık.

Çok vefalı adammış doktor. Sonra hiç görüştünüz mü?

Ona canımı borçluyum. Oğlu İstanbul’a gelmişti. Oğlumla aldım onu gezdirdik. Kuzey Kıbrıs’ta da bir arsası kalmıştı. Parasını alması için yardımcı oldum.

Peki, o hastanede iyileşebildiniz mi? Sonraki süreç nasıl ilerledi?

Türkiye’ye iade etmek üzere çıkardılar beni. Ama Kıbrıs’ın başka bir şehri olan Limasol’a götürdüler. Beni orada askeri bir garnizondaki hapishaneye koydular. Geniş bir spor salonuna benzer bir yer, Mücahit ve Türk esirleriyle doluydu. Bir sürü adam, hepsi ayakta... Hücreye kapatıldım. Orada yaram patladı, ateşim yükseldi. Hastaneye kaldırmak zorunda kaldılar. Limasol’da bir hastanede 4 gün yattım. Sonra Kızılhaç geldi ve beni Türk kesimine getirdiler.

Harekât hakkında düşünceleriniz neler?

Barış Harekatı Türk ordusunun şanlı şöhretli bir harekatıydı. Herkes Türk askerini bağrına basmıştı. Ecevit ise Kıbrıs fatihidir. O kararı Ecevit almıştı. Cesaret etti ve bu işi başardı. Kıbrıs’a 2 sene sonra tekrar gittim. Kıbrıs benim için önemli.

Siz gazeteci olarak görevinizi tamamlayabildiniz mi?

Harekât sırasında çektiğim en güzel fotoğrafları yaralandığımda almışlar. En güzel fotoğraflar harekât gününde çekilmişti. Dünya basınında sonra onlar çıktı. Tank harekâtıydı. Ben o fotoğrafları almak istedim vermediler.

Zor bir meslek. Savaş muhabirlerine ne öğütlersiniz?

Savaş muhabirliği yaptığınızda her şeyi göze almanız gerekir. Kendinizi koruma şansınız sınırlı. Yanınıza havan düşüyor, top düşüyor. Elinden gelenin en iyisini yapıp en iyi şekilde korunmak gerekiyor. Ben savaş ve çatışmalardan hiç çekinmedim. Barış Harekâtı’ndan önce de Arap-İsrail savaşlarını yerinde izledim. Kıbrıs’tan sonra İran-Irak, Irak-ABD savaşlarına da gittim.

Ergin Konuksever Kimdir?

1937’de Samsun’da doğdu. İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü’nü bitirdi. Vatan Gazetesi’nde başladığı gazetecilik hayatını Yeni Sabah, Hürriyet, Günaydın, Cumhuriyet, Milliyet, Akşam, Tercüman, Bulvar, Hayat Mecmuası’nda sürdürdü. BRT’de görev yaptı. 1974 yılında Kıbrıs’a çıkarma yapan deniz piyade birlikleriyle Kıbrıs Adası’na ilk ayak basanlardan olan Konuksever, Kurmay Albay Talât Aydemir’in basın sözcülüğünü yaptı. Basın şeref kartı sahibidir.

Etiketler: kültür, fotoğraf, ileri fotoğrafçılık

Yazdır e-Posta