Devrim Erbil’in Genç Bakışı
Makale

Devrim Erbil’in Genç Bakışı

Devrim Erbil’in hayat hikayesini belgeselleştirmek üzere bir yola çıktık...

Kendinden emin, rahat ve dinç bir adam samimiyetle her birimizin elini sıktı. Bodrum’da Ortakent’in dar, yeşil bir sokağında rengarenk bir kapıdan içeri girmiştik. Kalabalıktık, bir ton eşyamız vardı ve karşımızda gök mavisi tişörtüyle coşkuyla bizi karşılayan, mütevazı bir ressam duruyordu. Alçakgönüllülüğü dev kariyeriyle tezat bu sıcak kişi, herkesin ‘resmin şairi’ olarak bildiği Devrim Erbil’den başkası değildi.

Yazı: Müge ARAL
Fotoğraflar: Devrim Erbil Arşivi

Devrim Erbil’in hayat hikayesini belgeselleştirmek üzere bir yola çıktık. Kariyerinin önemli bir bölümünü öğretmenlik yaparak geçirmiş, binlerce insana ilham olmuş, üretmekten ve öğretmekten hiç vazgeçmemiş Devrim Hoca’nın duruşundan ve hayata bakışından çok şey öğrendik.

İlhamı beklemek yerine istikrarlı bir şekilde çalışmanın önemini, sürekli üretmeyi, düşünmeyi, bir fikir üzerine kafa yormayı, okumayı, kalabalıklarla buluşmayı ve herkesten öğrenmeye açık olmayı… Türk resminin dev çınarlarından biri olan Devrim Erbil’i farklı kılan; onun genç bakışı, kendini ve resmini hep çağının ilerisine taşımayı başaran adımları atması…

Çocuk Devrim

1937 yılında Uşak’ta doğan Devrim Erbil’in çocukluğu Balıkesir’de geçer. Fikret Mualla’nın Ayvalık’ta resim öğretmenliği yaptığı, Adnan Turani, Mustafa Aslıer, Hüseyin Gezer, Nüshet Kutlu, İrfan Yılmaz, Sırrı Özbay gibi isimlerin yolunun geçtiği Balıkesir; Devrim Erbil’in ilkokul yıllarında, II. Dünya Savaşı’nın etkilerinin hissedildiği küçük bir kent. Yokluk ve karartmalar olsa da elinden kitap düşürmeyen bir çocuk Devrim Erbil. Okuyarak beslediği hayal dünyası onu önce şiire sonra resme yönlendirecek. Belki çocukken halalarının dokuduğu halılar, belki okuduğu kitaplar, belki gözlem yeteneği… Çocuk yaşta kendini belli eden yeteneği, bugün bile sakladığı, 15 yaşında çizdiği resimlerinde kendini iyice açık etmiştir. Lise yıllarında üslubunu yakalamış şanslı bir ressam

Kariyeri

1955’te bugün Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi olarak bilinen Akademi’ye girer. Giriş o giriş! Önce öğrencilik, ardından asistanlık, hocalık, Resim ve Heykel Müzesi müdürlüğü… Elli yılını geçireceği akademiye girdiğinde İstanbul’daki zengin sanat ortamıyla da buluşacak; Sabahattin Eyüboğlu, Yaşar Kemal, Ara Güler, Aliye Berger gibi kültür sanat dünyasının hatrı sayılır isimleriyle tanışacaktı. Halil Dikmen ve Bedri Rahmi Eyüboğlu atölyelerinde çalışan Erbil, özellikle Türk İslam eserlerinden etkilenecek, hatları ve minyatürleri incelemekten ayrı bir haz duyacaktı. Bu da onun sahip olduğu üslubu geliştirmesini sağlayacaktı.

1973’te Resim ve Heykel Müzesi Müdürlüğü’ne atanmış olmasını ‘en gurur duyduğu’ görevlerinden biri olarak tanımlayan Erbil, sanatın halkla buluşması için tüm kariyeri boyunca emek vermiş bir ressam. Hocası Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun ‘Sanat Beyoğlu’ndan Beyazıt’a inmedikçe varlığından söz etmemek gerekir.” sözünü kulağına küpe yapan öğrencisi, bu sözü öylesine benimsemiş ki Türkiye’de sanatın yaygınlaşması için yapılan her etkinlikte yer almış.

Halı Koleksiyonu

Farklı tekniklerle eserler üreten ve her dönemin bir adım ötesinde kendini konumlamayı başaran Devrim Erbil’in halı koleksiyonu, benim en çok ilgimi çeken eserleri arasında yer alıyor. Desenlerinin ipek ve yün halılara dokunmasıyla oluşan bu halılar, Türk dokumacılık kültürü için büyük önem taşıyor. Anadolu halısının izini sürmek üzere çıktığımız yolda bir zamanlar kirkit seslerinin yükseldiği köylerde, artık tezgâh bulmanın bile zor olduğunu görmüştük. Devrim Erbil’in attığı bu adım, Türk halı sanatına taze bir nefes olabilir. Kadim Türk halısı geleneğini geleceğe taşımaya aday bu ve benzeri hamleler, dünyada marka olarak hak ettiği yeri bulamayan halılarımızı, nihayet değerli bir marka haline getirebilir.

Hayali, Bodrum’da Bir Müze

Devrim Erbil bugün Bodrum’da yaşıyor. Burada oluşturduğu sanat ortamında asistanlarıyla birlikte hala üretmeye devam ediyor. Baskı eserler, marküteriler, yağlıboya tablolar… Heybesinde resmin birçok yöntemini barındıran Erbil’in en büyük hayali evinin bahçesinde kendi müzesini kurmak.

2004 yılında Balıkesir’de açılan Devrim Erbil Çağdaş Sanatlar Müzesi, aralarında Devrim Erbil’in de bulunduğu birçok sanatçının eserlerinin görülebildiği, Türkiye’de bir ressam adına açılmış ilk müze. Çekimlerimiz nedeniyle ziyaret ettiğimiz müze, Balıkesir gibi bir kültür kentinin üzerinde yükseldiği sanat birikimini yansıtması açısından önemli ve mutlaka ziyaret edilmeli. Devrim Erbil’in Bodrum’da hayalini kurduğu müze ise çok başka. Tamamen kendi eserlerinin yer alacağı müzenin planı Alper Aytaç’a ait. Bodrum mimarisiyle bütünleşecek, iki katlı, 1357 m2’lik bu müze, adeta sütunlar üzerinde yüzer bir tasarıma sahip. Erbil, bu proje için öylesine heyecanlı ki müzede sergilemeyi istediği eserlerini toplamaya devam ediyor.

Devrim Erbil’in İstanbul’u

Erbil’in özellikle İstanbul resimleri geniş kitlelerce tanınıyor. Bu resimlerle Erbil, kente öyle bir yerden bakıyor ki izleyiciyi tuvalin içine çekiyor. Yıllardır Kabataş’ta sahil önündeki panolarda sergilenen resimlerinin posterleri bugün yıpranmış olsalar bile hala yerindeler. Her gün önlerinden geçen yüz binler, Devrim Hoca’nın İstanbul’una aşina. Kuşlarıyla kanatlanıp uçuyor, dar sokaklarında yürüdüğünü hayal ediyor ve İstanbul’u hep kucaklayan bir kent olarak görüyor. Devrim Erbil’in İstanbul’u her sayfası şaşırtacak detaylarla dolu kalın bir kitap gibi, oku oku bitmiyor.

1960’lı yıllarda Bir Anadolu Kasabasında Yaşantı Üzerine Çeşitlemeler başlığı altında yaptığı bir dizi çalışma, Devrim Erbil’in bugüne uzanan bakışının kasaba özelinde yansıdığı resimlerden oluşuyor. Tıpkı henüz lisedeyken yaptığı ve sakladığı üç resim gibi… Bakış derinleşerek bugüne gelmiş ve adeta kendini kopyalayarak ikili bir bakış haline dönüşmüş.

Mimari planlar ve fotoğrafları üst üste bindirerek, farklı perspektifler oluşturarak yaptığı ikili bakışa sahip Osmanlı Camileri resimleriyse gelecek kuşaklara bırakılacak tarihi bir belge niteliği taşımasının yanı sıra kültürel değere de sahip. Bu da Erbil’in, ürettiği eserler bakımından çağdaş Türk resminde kültürel bilinci yaşatması açısından önemli bir ressam olduğunu gösteriyor.

Sanatçı bitmek tükenmek bilmeyen heyecanını, aklındakini ve kalbindekini herhangi bir yüzeyde ifade edebiliyor, işte bu özgürlük Devrim Erbil’in gençliğinin sırrı bence.

Belgesel Çekimleri Devam Ediyor

Türk resminin çınarlarından birinin hayat hikâyesini yapmak hiç kolay değil. Proje oluştuktan sonra başlayan çekimler, Devrim Erbil’in heyecanının bizlere de sirayet etmesiyle bir nebze de olsa kolaylaştı. Yönetmenliğini Batuhan Tunçer’in, görüntü yönetmenliğini Burcu Camcıoğlu’nun yaptığı belgeselimizde, yapımcılığı Batuhan Tunçer ile paylaşıyorum.

Çekimlerini Bodrum, Balıkesir ve İstanbul’da gerçekleştirdiğimiz belgesel, Devrim Hoca’nın her röportajında farklı bir yönünü keşfetmemizle iyice derinleşiyor. Belgesel vesilesiyle tanışma şansı elde ettiğimiz dostları, her birimizi etkilemekle kalmadı, çok katmanlı bir ressam olan Devrim Erbil’in büyüklüğünü bizlere göstermiş oldu.

Etiketler: kültür, sanat

Yazdır e-Posta