Doğu’nun İncisi, Güzel İnsanların Diyarı Van
Makale

Doğu’nun İncisi, Güzel İnsanların Diyarı Van

Anadolu ve onun cefakâr, vefakâr, güzel insanları... Hem o güzel insanları görmek hem de eşsiz lezzetlerle bezenmiş hikayelerini dinlemek, dinlerken hislenmek için ziyaret edilir Anadolu…

Her tarafı misk-i amber kokan ülkemizin en kıymetli illerinden biri olan Van, insanın kalbine dokunan nadide bir gonca adeta.

Yazı ve Fotoğraflar: Nurettin Boydak

Van, bulunduğu bölgede adından söz ettiren bir şehir. Eski adı Tuşba’dır. Van ve çevresi, coğrafi açıdan önemli bir konumda olduğu için çok eski dönemlerden beri yerleşim alanı olmuş, birçok uygarlığın izlerini üzerinde barındırmış. Daha şehre girerken gözünüze çarpan İran tabelası, uzunca ve birbirini kesen iki önemli caddesinin yanı sıra insanlarının her seferinde çay ikram etmeden bırakmadığı, kedisiyle meşhur, yöresel tatların efsane olduğu, farklı alışveriş tezgâhlarıyla hediyelikleri göze çarpan ve Van Gölü ile müstesna bir şehir.

Van Gölü

Dünyanın en büyük sodalı gölü olan Van Gölü, aslında bir iç denizdir. Akdamar, Çarpanak, Adır ve Kuş Adası yüksek irtifa dalışı için en elverişli sulardandır. Gevaş İskelesi’nden kalkan motorlarla mavi tur yapılabilmektedir.

Van Kalesi

Şehir merkezine 5 km uzaklıktaki kale, Van Gölü kıyısında, ovaya hakim sarp kayalıklar üzerinde kurulmuş. Urartu, Selçuklu ve Osmanlı’dan taşıdığı izlerle tam bir medeniyetler bileşkesi olan Van kalesi, gün batımını seyretmek için eşsiz bir mekân. 10 dakikalık bir tırmanıştan sonra kalenin en tepesindesiniz. Van Kalesi’nin yanı sıra Zernek Kalesi, Ayanis Kalesi, Hoşap Kalesi ve Çavuştepe Kalesi, Van’da gezebileceğiniz diğer tarihi kalelerden...

Evrensel Miras: Akdamar Adası ve Kilisesi

Akdamar Adası, el değmemiş doğası ve dokusu ile ziyaretçilerine eşsiz bir güzellik sunuyor. Şehir merkezine yaklaşık 50 km uzaklıktaki Gevaş ilçesinden kalkan teknelerle, 20 dakikalık zevkli bir motor yolculuğundan sonra adaya ulaşılabiliyor. 

Muradiye Şelalesi

Van’da bulunan Muradiye Şelalesi, genellikle yakın şehirlerden yoğun ilgi görmektedir. Şelale, Muradiye ilçesine 10 km uzaklıkta, Bend-i Mahi çayı üzerindedir. Şelalenin hemen önüne kurulmuş asma köprüden nefis enstantaneler yakalamak mümkün.

Afganistan'ın Pamir Yaylası'ndan Ulupamir’e Göç Edenlerin Hikâyesi

Van’ın Erciş ilçesinde, küçük bir köy olan Ulupamir’e yerleşen Kırgız halkının hikâyesini dinlemek için yollardayız. Dünyanın damı olarak isimlendirilen bir coğrafi kesit Pamir Yaylası. Kırgızlar’ın ana yurdu olduğu bilinmekte. Türkiye'ye göç eden bazı Kırgızlar, Van'ın Erciş ilçesine yerleştirilmişler. Kurdukları köyün adı Ulupamir Kırgız Köyü’dür.

Afganistan'dan 29 yıl önce göç ederek Türkiye'nin dört bir yanına yerleştirilen Türk asıllı Kırgız aileleri, geleneklerinden kopmadan yaşamlarını sürdürüyor. Pişirilen ekmekler, evde kurulan o leziz sofranın ortasına gelişi güzel seriliyor. Gelen komşular ve akrabalar sırayla eve geçerek, ekmek yerken beraberinde hazırlanan çayı içerler.

Bu köyde şenlikler de yapılıyor. Köyün girişine at üstünde ellerinde Türk ve Kırgız bayraklarıyla gelen yiğitler, kendilerine özgü at oyunları ile gösterilerini sunarlar. Ardından kımız içilir. Kırgızlar’a has yemekler yenir. Kırgız dansları yapılır. Kırgız kardeşlerimiz samimi davranışlarıyla bizim için eşsizler.

Köyde geleneklere bağlı bir hayat olduğu aşikar. Kıyafetlerinden konuşmalarına kadar Kırgız kültürü hâkim ve bu onlar için çok önemli. Şu an hayvancılık ve koruculukla geçimlerini sağlıyorlar. Türkiye’nin tüm köylerinde olduğu gibi gençlerin çoğunluğu büyük şehirlere göç ediyor. Bu Kırgız Türkleri’ni oldukça endişelendiriyor. Pamir’i ve göçü görmeyen yeni neslin köklerinden kopmalarından korkuyorlar ve aslında Ulupamir Köyü’nün, kültürlerini yaşatabilmek için ellerinde kalan son şey olduklarının farkındalar.

Köyde popüler hale gelen göz alıcı bir meslek de el işlemeciliği. Günlük hayatlarında kullandıkları malzemeleri bu işte oldukça başarılı şekilde birer kültürel öğe haline getirmişler. Kültürlerinin bir parçası olan el işlemeciliğini, her yaş grubundan kadının bilmesi insanı şaşırtıyor. Birçok değişik ebatta ve çeşitte ürünle karşılaşmak mümkün. Bu ürünler çeyizlerde ve hediyelik eşyalarda bolca kullanılıyor. Kültürlerini ilmek ilmek işledikleri bu işlemeler, el emeği göz nuru olması hasebiyle kültürel açıdan oldukça değerli. Ulupamirliler’in en iyi yaptıkları işlerden bir diğeri ise dericilik. Deriyi çok farklı şekillerde işleyebilme yetisine sahipler. Dışarıya çalışmaya gidenler, genelde deri işinde çalışmayı tercih ediyor. İstanbul’dan anlaşmalı oldukları bazı müesseseler için deri yelekler yapıyorlar. Erciş ve çevresinde sipariş alınabilirse satış da yapıyorlar. Özellikle TRT'de yayınlanan "Diriliş Ertuğrul" dizisinin aksesuarlarını tasarlayan Kırgız kadınları, yaptıkları otantik malzemelerle herkesin ilgi odağı halindeler.

Genellikle Haziran ayı içerisinde düzenlenen festivalde, Kırgız gelenek ve görenekleri sergileniyor. Gök-börü (oğlak kapmaca) oyunu, halk oyunları, el sanatları sergisi, at yarışları ve yöresel yemek sunumları gibi çok renkli etkinlikler yapılıyor.

Ulupamir Köyü’nü diğer köylerden ayıran birçok özellik var. Konutların biçimi ve yerleşimindeki farklılıklar, diğer köylerdeki gelişigüzel yerleşim ve mimari tarzdan çok farklı. Evler, bilindik köy evlerini anımsatmıyor diyebiliriz. Köyde planlı ve sınırları belirlenmiş ev ve bahçeler bulunmakta. Alt kat tamamen hayvanlar için ayrılmış, üst kat ise iki oda, bir salon, banyo, mutfak ve tuvaletten oluşmakta. Göçebe bir toplum oldukları için mimari anlamda bir değişimi de düşünmemişler. Sonradan ev yapan olmamış. Evlenme nedeniyle ortaya çıkan konut açığı, hayvanlar için yapılan alt katın değiştirilerek eve dönüştürülmesi sonucu giderilmiş. Zamanla, köyden gerek Erciş merkeze gerekse de İstanbul başta olmak üzere diğer şehirlere yapılan göçler nedeniyle boşalan evlere başkaları yerleşmiş. Böylece konut açığını kapatmışlar.

Kültürel zenginliklerini, inançlı yürekleri ve tarihlerine sadakatleri ile yoğurarak çağımızın hasret olduğu görüntüleri bizlere adeta bir ressamın nadide eseri gibi izlettiren bu kardeşlerimiz çok zor bir işi başarmakta. Keşke ülkemizin her bir köşesi kültürel zenginliklerini unutmak yerine, ilmek ilmek çağa dokusa, bizlere de azimle çalışmak düşse. Başkadır Anadolu, sevdalısına...

Yazdır e-Posta