Makale

Röportaj: Antonio Mora

Tek yaratıcının elinden benzer mükemmellikte ve büyüleyici iki güzellik: İnsan ve doğa… Bu iki şaheseri dijital dünyada ustalıkla bir bütün haline getiren, onlara adeta yeni, soyut bir boyut kazandıran Antonio Mora, İspanyol asıllı bir sanat yönetmeni.

2013 yılından beri bu alanda derinleşen sanatçı, kreasyonlarını basit bir teknik uygulayarak ortaya çıkardığını ısrarla dile getiriyor. Tabi şunu da ekliyor: 

“Olması gereken biraz ilham ve doğru görmek. Fotoğraflar sizinle konuşana kadar derinleşmeniz lazım ki seçimlerinizi doğru yapın.”

Antonio Mora’yı tanıyabilir miyiz?

1957 İspanya doğumluyum. Lisans eğitimimi psikoloji ve filoloji üzerine aldıktan sonra, grafik tasarım alanında yüksek lisans yaptım. Birkaç yıl içerisinde, 18 yıl boyunca sanat yönetmenliğini de yaptığım kendi tasarım stüdyomu kurdum. Bilirsiniz pek planladığınız gibi gitmez hayat, ciddi bir hastalığın pençesine düştüm. Hastalığı atlattıktan sonra işimin daha kreatif yanlarına kendimi adamaya ve duygularımı ifade edecek yeni bir teknikte derinleşmeye karar verdim. Sonunda da o tekniği buldum.

Photoshop’un bazı araçları sayesinde, üst üste gelen iki fotoğrafın sınırlarını bulanıklaştırarak, insan portrelerini manzara, ağaç, göl, körfez ve okyanuslarla kaynaştırabilirsiniz. Her iki görüntü de orijinalinden zekice sıyrılıp başkalaşana kadar bunu yapabilirsiniz.

Kendi kreasyonumu geliştirmeye başladığımda 2013 yılının başlarıydı. O yıl üretken bir yıl oldu. Çünkü tekniğimi iyice yerleştirmeye başlamıştım. Sezgilerimi bileyerek hayal ile gerçekliğin iç içe geçişini karma oluşumlarla gösterebildiğim, hipnotik güzellikte geniş bir koleksiyon çıkardım.

Bu gelişimle birlikte kreasyonları yüksek formatlarda baskı alarak dünyanın birçok yerine gönderme fırsatı yakaladım. Bu belki de bakış açımın birçok kültür tarafından kabul görmüş olmasından ileri geliyor. Çünkü bu tüm engelleri aşarak insan ruhunun derinliklerine inen bir bakış açısı bu… İki paralel evren arasında bir aracı gibiyim… Hala İspanya’da çalışmalarımı sürdürüyorum.

Antonio, bir dijital sanatçı olarak hangi fotoğrafları birleştireceğine nasıl karar veriyorsun?

Duygularımı ifade etmenin yolunu arıyorum her seferinde. Photoshop’taki alışılmışın dışındaki artistik becerilerle ruhumun derinliklerine inip insanlara gösterebileceğim görüntüler elde ediyorum. Dijital kolaj benim sanatsal yorumum diyebiliriz.

Peki, takip ettiğin bir akım var mı yaptığın işle ilgili?

Matt Wisniewski ve Aneta Ivanova’dan ilham aldığımı itiraf etmeliyim. Ama ben kendi geliştirdiğim çizgide yürüyorum daha çok. Tüm çalışmalarımın benim birer imzam aslında…

Bu arada fotoğrafçılıkta double exposure yani üst üste pozlama da çok revaçta. Bir trend haline geldi. Bu yolda yürüyen iyi sanatçılar var…  Hem fotoğrafçı hem de iyi birer dijital sanatçı olarak kendi çizgilerinde gayet düşündürücü ve sanatsal işler çıkarıyorlar.

Hep portre üzerine çalışıyorsun. Bunun özel bir nedeni var mı?

Portreleri seviyorum. Yüzleri, özellikle kadın yüzlerini büyüleyici buluyorum ama bu seçimimin asıl nedeni başka. Yüz ruhun aynasıdır ve ben de asıl insan ruhunu göstermekle ilgileniyorum.

İki veya daha fazla fotoğrafı tek görüntüde teknik olarak nasıl birleştiriyorsun?

Photoshop’ta gayet basit yöntemler var. Katmanlarla çalışarak, renk, doygunluk ve blurlama (bulanıklaştırma) araçlarını kullanarak iki fotoğraftan yeni bir tek karma görüntü elde ediyorum.

Peki, bir çalışmanı Photoshop’taki işlemleriyle GezginFoto’ya anlatır mısın?

Tabi ki! Sizle paylaştığım ekran görüntülerinde de bunu açıkça görebilirsiniz. Aslında bu işlem zor bir işlem değil. Olması gereken biraz ilham ve doğru görmek. Fotoğraflar sizinle konuşana kadar derinleşmeniz lazım ki seçimlerinizi doğru yapın. Üstteki görüntüye katman maskesi uygulayarak ve hatların rengini yavaşça açarak alttaki görüntüyle birkaç adımda birleştirebilirsiniz.

Reklam çalışmaları yapıyor musun?

Şimdiye dek pek reklam çalışmadım. Ama geçen yıl ABD’deki Paul Mitchell kuaförü için bazı illüstrasyonlar yaptım. Doğadaki farklı konularla üç portre hazırladım. Bu portreleri ürünlerini anlatmak için kullandılar. Kullandığı öğeler dalga, dağ ve bulut manzaralarıydı. Çalışmaları görünce çok mutlu oldular. Oscar töreni döneminde Time’ın kapağında yer alan haber, ABD’nin diğer iyi dergilerinde de yayınlandı. Bu aralar ise ABD’de suit otel zincirlerine görsel atmosfer geliştirmek için baya sıkı çalışıyorum.

Dijitali çok yoğun kullanan bir sanatçı olarak sence fotoğrafçılıkta teknolojinin sınırı nerede?

Bu konuda çok geleneksel bir yaklaşımım yok. Duyguları ifade eden ve ilham veren her iş, nasıl üretilirse üretilsin bence aynı değerdedir. Yani sizde bir atasözü var ya “Üzümü ye bağını sorma” derler. Aynen bu şekilde. Üzüm iyiyse gerisi teferruattır. Ters bir bakış açısıyla da şöyle diyebilirim: Teknik, dijital veya fotografik olarak kusursuz olsa da bir çalışma tutkuyu aktaramıyorsa o iş benim engelime takılır.

Fotoğrafçılar genel olarak işlerin hakkında ne düşünüyor?

Dünya çapında muazzam bir fotoğrafçı hayran kitlem var. Taşkent fotoğraf bienaline katılmıştım ve onlarca dijital fotoğrafçı arasında tektim ve çalışmalarım tepki toplar mı diye biraz tedirgin olmuştum. Ancak çoğunluğu işlerimi beğenerek beni tebrik ettiler. Tabi diğer bir yandan çalışmalarımın değersiz olduğunu, benim bir korsandan daha fazlasını yaptığımı ve işimin sahtekarlık olduğunu düşünenler de vardır sanıyorum. Kafaların ne kadar açık olduğuyla ilgili bir konu bu. Vicdan zorlanıyorsa bu sanattır. İki ya da daha fazla görüntüden oluşan, orijinal veya yer değiştiren her neyse, bu, dijital ya da fiziksel olarak kolaj olarak adlandırılır.

Sosyal medyayı ne sıklıkla kullanıyorsun?

Sosyal medyayı kullanmayı seviyorum. Facebook ve Pinterest ile hızla yaygınlaştığımı söyleyebilirim. Daha önce de söylediğim gibi insan ruhu ile ilgilendiğim için farklı kültürlerden bile olsa ilgi görüyorum. Herhalde sosyal medya olmasaydı bunca insana ulaşamazdım.

Bu yazı GezginFoto Dergisi'nin 13. sayısından alınmıştır.

Yazdır e-Posta